Roma’nın kudreti yalnızca ordularında değil, halkını nasıl susturduğunda gizliydi.
Halk yoksullukla homurdanmaya başlayınca, yöneticiler iki şeyle çare buldu:
Panem et circenses – ekmek ve sirk gösterileri.
Biraz ekmek…
Karnı doysun, sesini çıkarmasın diye.
Bolca sirk…
Gladyatör dövüşleri, araba yarışları, tiyatrolar…
Halkın aklı meşgul olsun, gerçeği görmesin diye.
Ve Juvenal o dönemi hicvederek şöyle yazdı:
“Artık halk ne orduyla ne de devletle ilgileniyor. Tek istedikleri ekmek ve sirk.”
Gladyatörlerin kanı, araba yarışlarının gürültüsü, tiyatroların parıltısı…
Hepsi, halkı avutmak ve gerçeği unutturmak içindi.
Ve halk, kendi çöküşünü alkışladı.
Bugün de Farklı Değil
Aradan iki bin yıl geçti.
Ama yöntem hiç değişmedi.
Sadece isimler farklı:
Diziler, yarışmalar, reality şovlar…
Gün boyu tekrar edilen haber başlıkları…
Aynı nakaratla zihnimizi esir eden şarkılar…
Modern çağın “ekmek ve sirk gösterileri” işte bunlar.
Bir yanda günü kurtarmaya yetecek maaş, kredi kartıyla alınan ekmek…
Diğer yanda bizi avutacak renkli gösteriler.
Ve biz farkında olmadan aynı yalana inanıyoruz:
“Çok konuşuluyorsa doğrudur.
Çirkin de olsa, sürekli önümüzdeyse normaldir.”
Platon’un mağarasını hatırlayın.
Zincire vurulmuş insanlar, duvara yansıyan gölgeleri gerçek sanır.
Bugün biz de aynı mağaradayız.
Her dizi, her haber aynı gölgeleri büyütüyor:
Güç için her şey mübah,
Şiddet eğlencelik,
Sadakat gereksiz.
Gölgeler büyüdükçe hakikat küçülüyor.
Bir nesil bu gölgelerin ışığında büyüyor.
Ve artık hiçbir ahlaksızlığa şaşırmıyor.
Gerçeği değil, algıyı yönetenler halkı uyutur.
Ama kendi algısının farkına varan halk, zincirlerini kırar.
Bugün ahlakın, adaletin, vicdanın sesini açma zamanı geldi.
Çocuklarımızı yozlaşmış senaryolara kurban etmeyelim.
Kendi geleceğimizi, başkasının çürümüş zihnine teslim etmeyelim.
Çare belli…Sirk gösterilerine değil, hakikate bakmak.
Ucuz senaryolara değil, vicdana kulak vermek.
Okumak, sorgulamak, kendi değerlerimize yeniden tutunmak.
Esma ERKMEN